Kırmızılı, yeşilli, sarılı koltuğumda otururken sıkıca sarıldığım kırmızı yastigi kenata itiveriyorum. Bağdaş kurarken yerdeki meyve çöpüne uzanıyorum, alıp kül tablasının içine atiyorum. Uzaktan kumandayi alıyorum.
Bir film başlıyor, şansa bak! Ama komik mi , acıklı mi oldugunu bilmiyorum. Onemli degil, guzel olsun da, derken telefon sesiyle yerimden zıplıyorum. Yalnızken her sese asiri tepki veriyor insan. Arayan arkadasim “ Nee! Alti, yedi kişi misiniz? Buraya mi geleceksiniz? Sey…” bir an donup kimsesiz salonuma soyle bir bakiyorum ve fena da olmaz “ Olur, gelin” deyip telefonu kapatiyorum. Meyve kabuklarıyla dolu olan kül tablasını boşaltıyorum. Mutfaktaki yiyecek stoğunu kontrol ediyorum.
Kendimi hazırlamış olmam bir şeyi değiştirmiyor ve çalan zilin sesiyle yine irkiliyorum. Hoscakal sakinlik, kapıyı açıyorum ve hayat içeri doluyor. Gulmeler, şakalaşmalar, konusmalar, yiyip icmeler…
Biri “Televizyonu açar mısın ? “ diyor.
Kirmizili, yeşilli, sarılı koltuğumda otururken sıkıca sarildigim kırmızı yastığı kenata itiveriyorum. Bağdaş kurarken yerdeki meyve çöpüne uzaniyorum, alıp kül tablasının içine atıyorum.Uzaktan kumandayı alıyorum. Bir film başlıyor, şansa bak!