Hep bu “paşa oğlum” un sucu bu sebepsiz anlasmazliklar, kavgalar, ayriliklar. Erkeğin gelip de yenisine, eskisi niye gitti anlamadim demeleri. Gitmemistir o paşam, kacmistir kacmis!
Her anne çocuğunu sever anliyorum ama paşa oglum lafi beni cildirtiyor. Altina pisleyen, şapşal bir erkek yavrusu o henuz, pasa falan değil.
Canim oğlum daha icten mesela, daha sevgi dolu. Onu kullansaniz sevgili kayinvalide adaylari, cocuk da sevildiğini bilse de yerini, haddini de bilse ayni zamanda.
“Kızlar da prenses değil o zaman” dediğinizi duyar gibiyim. Ona da sonra gelecegim. Simdi paşalar konumuz.
Paşa oglum ile buyuyen oglan da ne hikmetse bir turlu gerçekten pasa olamiyor. Bilmiyor ki nasil basarili olunur, hic caba harcamadan pasa unvani almis bir kere.
O unvan sayesinde camasirlari yikaniyor, donlarına kadar utuleniyor, eve geliyor sofrasi hazir, yiyor, içiyor, kalkiyor, sofra buyulu bir sekilde arkasindan toplaniyor ve butun bunlar olmaya basladiginda paşam o sofraya bir tuz dahi katkida bulunmamiş oluyor. Oh, ne ala saltanat!
Sonra o paşa büyüyor, cok da istisnai durumlar dışında pek de bir baltaya sap olamiyor. Kendi duzeni yerine tabii ki gene annesinin evine geliyor, yemek sonrasi maç izlerken çayi onune geliyor. Aman oğlum, paşa oglum, hicbir ise yaramadan basimin taci olmus, hayati da oyle sanan oğlum.
Gel gor ki hayat oyle degil; Basina ne geleceğinden habersiz, zavalli bir kiz paşanin etkisi altina giriyor. Paşada da tatli mi tatli bir dil, öğrenmiş ya şımartılmayı, laf ebesi, guzel sozlerin bini bir para, sevgi , anlayis gosterileri hat safhada. Hatta hesabi oderken bile John Wayne tarzi hareketler, jönlük . Halbuki harclik babadan. Hey yavrum hey…
Hersey basta iyi hos, bir de paşa, prenses bulursa yandik. Al cerezini, misir patlagini, gec karsilarina, izle kavgalarini. Eğlenceye doymazsin. Dedigim gibi konuyu prenseslere getirmiyorum bu seferlik.
Gun geliyor paşamiz bir iş kadınıyla evleniyor. O hataya dusmus bir is kadini. Olur oyle , hepimiz insaniz sonucta.. Neyse, baltayi tasa vuruyor işte paşam o dakikada.
Baltaya sap olamamış, eve geliyor bir de beklenti içinde, sormayin gitsin. Paşa geldi hanim! Kadin butun gun calismis, yorulmus, çocuklarla ilgilenmiş, yemek yapmis, yemişler ,içmişler kadin sofrayi toplamiş. “Eee hadi elinden bir çay iceriz artik” lafini edilmez artik. Aman paşam ne yaptin!
İki dakika sonra paşanin karizma yerlerde, kapinin onunde buluyor kendini. Annesinin evine gidiyor “Aman da paşa oglum gelmis. Cadaloz kadin, oğlumu ne hallere dusurdu! “ diye söyleniyor annesi ve pohpohluyor, nazlatiyor paşa oğlunu. Paşa çayi servis ediyor ogluna.
Anliyorum cocuklariniz cok kiymetli ama kendinize saklamayacaksaniz lutfen ogullarinizi aptallastirip bizim hayatimiza potansiyel hayal kirikliklari olarak yollamayin.
Kadindan fedakarlik beklerken kendilerinin ne gibi bir fedakarlıkta bulunduklarini once bir sorgulasınlar.
Her birinizin bir an durup kendi esinize bakmanızı öneriyorum. Kayınvalidenizin paşa oğlunu mu görmek istiyorsunuz ya da canim kocanizi mi?